İnancım hakkındaki öz eleştirilerim ,ayet mi hadis mi olduğunu hatırlamadığım bir cümle ile başladı.İçeriğini tam olarak hatırlamasam da bana ifade ettiğini hatırlıyorum;
''İster inan ister inanma bunu kendi iradenle yap geleneksel olarak değil"
Yani inancına göre yaşa , yaşadığın şeye inanma veya çevreye ve olaylara bilinçsizce itaat etme sorgula aklını kullan...
Daha farklı bir ifade ile ;
Ailen müslüman olduğu için müslüman olma...
Uzun yıllar önce geçen bu hikaye beynimde şimşeklerin çakmasına sebep oldu diyebilirim.Bundan sonra kendi inancımı sorgulamaya başladım.''Acaba gerçekten inanıyor muyum yoksa müslüman bir ülkede doğduğum için mi müslümanım ?'' Birçoğumuzun sorduğu bir soru ; ''Acaba müslüman olmayan bir ülkede doğmuş olsa idim oranın inancına mı inanacaktım veya müslüman bir ülkede doğmayanın kabahati ne?'' Buna verilen klasik cevap : ''Müslüman olmayan ülkede doğanlar gerçeği arayıp bulursa onlar da müslüman olur.''
Bu mantıkla kendime şu soruyu sordum :''Acaba onlar da benim hakkımda böyle mi düşünüyorlar ? Aslında gerçek din Hristiyanlık , dünyadaki diğer insanlar da araştırırsa gerçeği bulurlar. Veya ; Aslında gerçek din Budizm , onlar da gerçeği araştırırlarsa bulurlar. Veya ; Aslında gerçek din Zerdüştlük , onlar da gerçeği ararlarsa bulurlar....
Buradan yola çıkarak gerçeği aramaya çalıştım. İşe en başından başladım; ''Hangi din gerçek din ?'' sorusundan önce , ''Acaba gerçekten bir yaratıcıya inanıyor muyum ?'' diye akıl yürütmeye çalıştım. Bu dünyanın ,evrenin ,canlıların... evrimle açıklanamayacağına , tesadüfi oluşamayacağına bir yaratıcıya muhtaç olduğuna kanaat getirdim.
Peki ama neydi bu yaratıcı kavramı ? Kozmik bir yaratıcı mı ? Yoksa Hristiyanların Rab dedikleri mi ? Yahudilerin Yehova'sı mı? Yoksa Müslümanların Allah'ı mı ?
Bu maksatla ; Dinler tarihini , Kitab-ı Mukaddes'i (Eski Ahit : İncil / Yeni Ahit : Tevrat Zebur ) , Buda'yı , Brahmanları , Konfiçyus'u , Mecusileri , Zerdüşt'leri... derinlemesine girmeden kabaca incelemeye çalıştım. Hristiyanlık Yahudilik ve Müslümanlık dışındakilerin din olamayacağı kanaatine vardım.
Yahudiliğin; mevcut kitapları dışındaki kaynakları açısından bakacak olursak belli bir topluma has olduğu , tüm insanlığı kapsamadığı ve bunun da benim insan ile ilgili düşünceme uymadığını düşündüğüm için onu da eledim.
Hristiyanlık ile ilgili araştırmalarımda ise ; ilk karşıma çıkan şaşırtıcı gerçek ; Bana öğretilen : ''Aslında İncil de Allah kelamı idi ama insanlar onu değiştirdi'' gerçeğine uymadığı idi. Çünkü İncil ; Kur'an'daki ''vahiy yoluyla gelen ayet'' kavramına tamamen zıt , İsa'nın ölümünden sonra Matta Markos Yuhanna Luka isimli kişiler tarafından yazılan bir kitaplar bütünü idi. Dolayısıyla bu , bir yaratıcı kelamı ilkesine baştan ters düşüyordu. Zaten içeriğinde yazılanlar birbiriyle de çelişiyordu. Örnek ; ''İsa vefatından sonra Havarilere nerede gözüktü'' sorusuna dört farklı İncilde dört farklı cevap vardı.
İsa'nın nerede gözüktüğü kutsal anlamda önemli olmasa da , İsa'nın durduğu yerde mutabık olmayan metinler , onun kutsal öğretilerinde nerede durduğu hususunu nasıl açıklayabilirlerdi ?
Buna benzer bir soruyu bir Hristiyana sorduğumda ;''Zaten bende kilisede papazın Rab'la aramızda neden durduğunu bir türlü anlayabilmiş değilim'''e benzer bir cevap verdi.
Sonuç olarak ;
Gerçek Din'in Müslümanlık olduğuna kanaat getirdiğime inanıyorum. ''Bu sonuç subjektif bir bakışın sonucu değil mi ?'' diye soracak olursak ; aslında inanç kavramının , temelde kabule dayalı ,aklın ve gönlün ortak aldığı bir karar meselesi olduğunu düşünüyorum.
Bu noktada benim için önemli olan ; geleneksel yaklaşımdan uzak , bana verilen aklı yerinde ve doğru kullanarak gerçeğe ulaşma arzusudur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder